.
Hannover'de Uluslararası Anadil Günü sempozyumu
Uluslararası anadil günü dolayısıyla düzenlenen sempozyum, Aşağı Saksonya Türk Veliler Birliği Başkanı Saylan Öztürk’ün açılış konuşmasıyla başladı.
Hannover’de Aşağı Saksonya Türk Veliler Birliği ( FöTEV Nds) ) Uluslararası Anadil Günü dolayısıyla sempozyum düzenledi.
Uluslararası anadil günü dolayısıyla düzenlenen sempozyuma anadil öğretmenleri ve eğitimcilerin yanı sıra Hannover Başkonsolosu Banu Malaman, STK temsilcileri ve veliler de katıldı. Sempozyum, Aşağı Saksonya Türk Veliler Birliği (FöTEV Nds) Başkanı Saylan Öztürk’ün açılış konuşmasıyla başladı.
Konuşmasında anadilin önemine değinen Öztürk, Hannover’de ve Aşağı Saksonya genelinde dernek olarak anadil eğitimi için başarıyla mücadele verdiklerini anlattı. “Anadilin ve çokdilliliğin önemini okullarda velilere ve Alman öğretmenlere anlatmaya çalışıyoruz” diyerek Polonyalı velilerin kurduğu benzer bir dernekle birlikte çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.
Duisburg-Essen Üniversitesi’nde çokdillilik ve anadil uzmanı olarak çalışan Dr. Ahmet Ünalan ise Almanya bir göç ülkesi olarak kabul edildiği halde eğitim sisteminin hâlâ tek ulus prensibine dayandığına dikkat çekerek, “Eğitim sistemi göçmen çocukların önünde bir engel teşkil ediyor,” dedi. “Oysa anadil ve çokdillilik günümüzde çok önemlidir. Küçülen dünyada, tekniğin ilerlemesiyle de artık çok şey değişmiştir. Günümüzde Alman toplumu homojen bir toplum olmadığı gibi çokuluslu bir toplum yapısında çokdillilik de kaçınılmazdır.”
Sempozyumda da ifade edildiği gibi Almanya’da bugün dördüncü nesil göçmenler yaşıyor ama bunlar, eğitimi düzenlerken Fransa’da ve İngiltere’de olduğu gibi dikkate alınmıyor. Bunun bir nedeni, Almanya’da üniter devlet yapısının çok geç gelişmesi. Ayrıca Fransa ve İngiltere’de öteden beri kolonilerden gelen topluluklar olduğu için göçmenlere karşı yaklaşımlar daha farklı. Almanya ise tek ulus kültürü ve dili için uğraşmak zorunda kalmıştı. Diğer ülkelerden gelenlere karşı klasik göçmen kavramından yola çıksa da, başka Avrupa ülkelerinden gelenler ve yurtdışına yerleşmiş eski kuşakların torunları olan Alman kökenlilerin de ülkeye gelmesiyle durum başka boyutlar kazandı.
Almanya, 40 yıl gibi kısa bir süre içinde geçirdiği bu değişimleri, Fransa ve İngiltere’yle aynı konuma gelerek atlatmaya çalışıyor. Öte yandan, nüfus yaşlandığı için aslında daha çok göçmene, yani işgücüne ihtiyaç var. Almanya bugün fiilen çokdilli bir toplum ve Almancadan sonra en çok konuşulan ikinci dil de Türkçe. Büyük şehirlerde Türkçenin ağırlığı hemen görülüyor.
Buna rağmen eğitim sistemi tek ulus prensibime göre düzenlenmiş ve öyle devam ediyor. Alman öğretmenler, göçmen çocuklara da ders verecek şekilde yetiştirilmediği gibi Türkiye’den gelen anadil öğretmenleri de buradaki eğitim sistemini bilmiyor. Üstelik diğer öğretmenlerle aynı statüde değiller ve onlardan daha az maaş alıyorlar. Türkiye’den gelen öğretmenlere, öğretmenden çok anadil ve İslamiyet uzmanı gözüyle bakılıyor. Çoğu göçmen çocuklarla uyum sağlayamıyor, bu da öğrencilerin anadil derslerine ilgisini olumsuz etkiliyor. Bütün eyaletlerde Türkçe anadil derslerine giren çocukların oranı ortalama %10.
Oysa anadil eğitimi, hem çocuğun aile içinde sağlıklı bir iletişim kurarak iyi yetişmesi hem başka dilleri daha iyi öğrenebilmesi için çok önemli. Türkiye’den gelen ailelere bu konuda büyük görev düşüyor.
Sempozyumda bir başka konuşmayı da Ruhr Veliler Birliği Başkanı Dr. Ali Sak yaptı. Sak, göçmenlere anadil eğitimi verilmesinin Alman toplumu için de çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Çokdillilik, bugün Avrupa toplumlarında kaçınılmazdır,” dedi. Göçmen ailelerin çocukları için anadil eğitiminin ve çokdilliliğin büyük önem taşıdığını vurgulayan Sak, sözlerine şöyle devam etti: “Çokdilliliği kabul eden toplumlar eğitim sisteminde bazı sorunları da çözmüştür. Günümüzde pek çok işçi çocuğu bu sayede liseye gidebiliyor. Globalleşen dünyada çokdillilik kaçınılmaz bir durumdur.”dedi.
Sak ayrıca, küçük yaştan itibaren ikidilli yetişen çocukların bir süre sonra her iki dili de çok iyi konuşabildiğini vurgulayarak, “Çocuklar dilleri birbirine karıştırıyor diyenlere, yanıldıklarını bir uzman olarak söylemek isterim. İki, hatta daha çok sayıda dili çocuk 12-13 yaşlarına kadar gayet rahat öğrenebilir. Çocuk küçük yaşta çokdilli yetiştirilirse bu konuda sorun yaşanmaz, yaş ilerledikçe dil öğrenimi zorlaşır,” diye konuştu.
Cumali Yağmur / Hannover